29 Mayıs 2016 Pazar

Fakat Müzeyyen !

Güzel günler de göreceğiz elbet

İlkbahar aylarına bayılırım. 
Doğa canlanır, hava ısınır, içim kıpır kıpır olur.
Fakat bu sene hava bir türlü ısınmadı. 
Sıkıcı bir çarşamba günü, tahta penceremden gri bulutlarla kapalı gökyüzünü seyrediyordum. 
Hayatımın en güzel haberini alacağımdan habersiz, acı acı çalan skype sesiyle irkildim.


Arayan Müzeyyen'di.
'Dağınık saçlarına, şişmiş kırmızı gözlerine rağmen çok güzel görünüyorsun.' 
diyecek kadar yakınlığımız olmadığından; 'Nasılsın Müzeyyen ?' dedim.
'İyi değilim Refik ya sevgilimle ayrıldık.' dedi.
Sonunda bahar gelmişti işte. 
Müzeyyen benden teselli bekliyor, ben ise kamerada görünmeyen alt tarafımla dans ediyordum.
Onu keyiflendirmek için, 4 baslı oyuncak akordeonumla Yann Tiersen şarkıları çaldım.
Yarım saat sonra derdini unutmuş, o da bana eşlik ediyordu.
Bir ara sessizlik oldu.
Benden hoşlanmış gibi bakıyor, içimi eritiyordu.
'Refik hafta sonu İstanbul'a gelsene.' 
'Gelmeyi çok isterim.. Duruma göre bakalım.. Haberleşelim.' diyerek skype'i kapattık.
15 dakika sonra uçak biletimi almış, en güzel gömleklerimi çamaşır makinesine atmıştım.

Perşembe günlerini sevmiyorsam, sebebi sensin Müzeyyen !
Ertesi gün, vücudumun alışkın olmadığı dozda salgılanan serotonini, motosikletimin gaz koluna aktardım. 
Dağ, bayır, deniz kıyısı gezerek mavi köpüklü hayaller kurdum. 
Her zaman dert yakındığım uçurum kıyısında, bu defa mutluluktan kafayı yiyecek gibiydim.
Dandik termosumda ikisi bir arada kahve, elimde kitabım ile deniz manzarasında akşam ettim.
Müzeyyen'i çok mutlu edecektim, elimdeki kitabın da dediği gibi;
'Korkma Ben Varım! '
Bundan sonra hep yanında olacağım.
Yani, umarım.


Eve gelince Müzeyyen'e mesaj attım. 
Hafta sonu işlerimi iptal ettiğimi, halen arzu ediyorsa İstanbula'a gelebileceğimi bildirdim.
Valizimi hazırlamaya koyuldum.
Hohner sol majör mızıkamı ona hediye edince ne kadar mutlu olacağını düşünüp mutlu oldum.
Müzeyyen 23.49'da aradı.
Yine aynı sebeplerden, sesinin bana huzur verdiğini söyleyemedim.
Ama o çok şey söyledi.
Yeni biriyle tanıştığını, hafta sonu birlikte konsere gideceklerini,
Çocuğun çok tatlı bir korno sanatçısı olduğunu,
Nihayet hayatının aşkını bulduğunu söyledi.
Bizim planı bir süre ertelemenin sorun olup olmayacağını sordu.

'Sen de benim hayatımın aşkısın' demenin bir manası yoktu.
'Seni mutlu gördüğüm için sevindim.' dedim. Vedalaştık.
Telefonu kapatınca ilk olarak Google'dan kornonun ne olduğuna baktım.
'Ulan kornocu çocuk iki gün geç çıksaydın karşısına be!'

Hafta sonunu uçurum kıyısında dert yakınıp Müzeyyen Senar dinleyerek geçirdim.
Fok balıkları bulur da mutlu olur diye mızıkayı denize attım.
Güzel günler de görecektik elbet !
Yani, umarım.

15 Mart 2016 Salı

Mektuplar




                                                           15 Mart 2016
Merhaba Cancağızım,                                                       


Bugün günlerden salı. Çarşamba olsa ne değişirdi sanki.

Bir zamanlar, seninle birlikte vakit geçirmek için hafta sonunu iple çekerdik.
Şu an iple çektiğim tek şey, mahalle bakkalından sipariş ettiğim malzemeler.
Evet dedemden öğrendim sepete ip bağlayıp, camdan sarkıtarak malzeme çekmeyi. 
Buhrandayım meleğim.
Hayır ayrılmamıza sebep olan Burhan itinden bahsetmiyorum(şeytan görsün onun yüzünü) buhrandayım, bitmiş bir vaziyetteyim yani.
Kimseyle görüşmek istemiyorum.
Her gece bir başka yalnızlıkla ben, yaşıyorum eski günleri yeniden. 
Farkındayım daha 4 ay oldu ayrılalı. Fakat bana 40 yıl gibi geliyor. Dedeme benzedim diyorum, 86 yaşındayım. Öksürüp tıksırıyorum. Bazen de camdan, sokaktaki kedilere tıslıyorum. Martmış, sanki çok bir bok. Biz burada aşk acısı çekerken kediler alem yapsın yok ya.
Burhan demişken; on yıllık dostumu bir kalemde sildim. Ayrılmamıza sebep olduğu için acımadım en yakın dostuma. Senin için karaktersiz bir adam oldum.
Her istediğini yapmaya hazırım.
Ne olur affet beni meleğim.
Beni her yerden engellemişsin. O yüzden sana mektup yazmak zorunda kaldım. 
Ama sevdim bu işi, nostaljik bir duygusu var. Ayrıca mektubun köşesine, uhuyla saç telimi yapıştırdım. Elektronik olarak yazsaydım benden bir parçayı sana nasıl yollayacaktım. 
Sevdiceğim, kafamda sürekli ince telde gezinen keman sesi var.
İç sesim Ferdi Tayfur'un sesiyle konuşuyor. Benim gibi sevenler, sevip sevilmeyenler.
Kurtar beni yoksa aşırı derecede acı çekmekten duygularımı kaybedeceğim. 
Kaybetmeyeyim duygularımı, seni.
Kaybetmeyeyim kendimi.
Olmaz mı ?

Rasim Gönlübol

__________________________________________________________________










                                                     18 Mart 2016
Merhaba Cancağızım,                                 


Ayşe'den alıyorum haberleri. Mektup olayı sanırım hoşuna gitmiş. 

"Salak bu çocuk yeeaaa" demişsin. Bu iyiye işaret. 
Çünkü; "Salakım benimmm" diye severdin beni.
Hız kesmeden yazmaya devam ediyorum.
Seni çok seviyorum. Ama şimdi bundan bahsetmeyeceğim. Burhan itinden bahsedeceğim.
"Kanki Zeynep yengeyle ayrıldınız mı, snapte boyuna öpücüklü videolar çekiyor" deyince kan beynime sıçramıştı. Snap'in ne olduğunu da bilmiyorum.
Ne öpücüğü, kime atmış diye sormadan direkt seni aradım biliyorsun.
"Kırarım senin telefonunu, o snapleri sileceksin" diye bağırdığımda verdiğin cevabı asla unutamayacağım;
" Rasim zaten 10 saniye sonra siliniyor her şey."
O an yerine dibine girmeyi istedim ama olmadı. 
Meleğim ne çekmiştin, Burhan ne gördü bilemiyorum ama inan ki umurumda değil. 
Dön geri lütfen. 
Her saniye snap çek, scorp çek, sesimi çıkarmayacağım.
Bugün ilk defa dışarı çıktım. Bir şeyler aldım sana. Sürprizi beğenecek misin bakalım :)
Gözlerim uykuyla barıştı sanma, sen gittin gideli dargın sayılır.
Ama hissediyorum yakında tekrar eski günlerimize döneceğiz.
Seni seviyorum meleğim.

Rasim Gönlübol
_________________________________________________________









                                                         21 Mart 2016
Ulan Kitapsız,


Sen nasıl sevgili yaparsın ya !!!

Bize nasıl kıyarsın !!!
Sen kimsin ya !!!
Yazıklar olsun be!!
Sana verdiğim zamana, sana verdiğim değere yazık !!
Öğrenemem sandın di mi, rahat rahat gezecektin demek yeni manitunla.
Salak mıyım ulan ben ? Yer miyim bunları ? Ayşe anlattı her şeyi.
"Başlayacam bunun mektuplarına, bir de Snapchat rainbow efektli fotoğraf çekinip, onu tablo yaptırıp yollamış gerizekalı" diyerek tablomu dizinle ikiye bölmüşsün.
Ulan ben o tabloya 80 lira para verdim Allahsız, nasıl yaptın bunu.
Sen çok değişmişsin Zeynep !
Ayşe'den bunları duyunca tam anlamıyla yerin dibine çakıldığımı hissettim.
Ama yanılmışım. 
Ardından da sevgilin olduğunu söyledi. 
Daha ne kadar kötü olabilir derken bunu da duydum evet.
Yerin dibinden, mağmaya geçtim mağmayaaaa!
Ama sen ne anlarsın insanın duygularından be!
Sen ne bilirsin aşk acısı nedir!
Şimdilik güzelsin her şey seninle ama unutma yıldızlar da kayar durmaz yerinde !
Sidikli!
Lanet olsun sana!
Haram zıkkım olsun 80 lira!
Burhan'la içmeye gidiyorum.
Sonsuza kadar elveda!!!


Rasim Gönlübol