Hepimiz elittik,
sanatçıydık, genç ruhluyduk. Seyrek uzun beyaz saçlarımızı tokalarla tuttururduk. Kimimiz bandana bağlardı, sakallarımızı örerdik. Yirmili yaşlardaki genç dostlarımız
yanımızda yaşlı gibi görünürdü. İçki masalarında güzel muhabbetlerimiz vardı,
bazen loş ışıklar altında sürdürürdük muhabbetlerimizi bazen bir ateş yakıp
sucuk pişirirdik orada tartışırdık Nazım Hikmeti, Orhan Veli’yi..
25 senedir
Firik’te yaşıyorum, ekili bir ağacım yok, ama hayatı dolu dolu yaşadım.
Balıkçılık yaptım, garsonluk yaptım, midye sattım, bar işlettim. Buraya
geldiğimde hiçbir meziyetim yokken burada hayatı öğrendim, adeta piştim.
Dostlarım sayesinde hayat görüşü edindim, sabahlara kadar çavbella söyledik
içtik eğlendik.
Hiç evlenmedim,
gerek de duymadım. Yakışıklı oğlandım her hafta
yeni bir sevgili bulurdum. Şu an 55 yaşımda olmama rağmen hala ayda bir sevgili
değiştiriyorum. Ah dostlar tekrar yaşama fırsatım olsa yine bu hayatı seçerdim
o kadar huzurluyum o kadar mutluyum. Bu güzel yaşantıma rağmen, geçenlerde genç bir arkadaşım alkolün de etkisiyle bana çok ağır laflar söyledi. Söylediklerini aynen aktarıyorum ;
-Yaşın elli olmuş hala kıçın başın ayrı oynuyor , ne kadar
gereksiz ne kadar boş insanlarsınız. Yaptığınız muhabbet , tavırlarınız,
konuşmalarınız, giyiminiz ne kadar da kadar yapmacık. Tüm bu özenle süslenmiş, tıka basa
mekanlara rağmen yapayalnız olduğunuzu
göremeyecek kadar kaptırmışsınız kendinizi bu yere. Sizinki hayatı dolu dolu yaşamak ise ben hayatı bomboş yaşamayı yeğlerim..
İşte dostlarım bu
laflar beni çok inciltti . Kendimizi yılların birikimiyle donattık, gençlere
örnek olalım istedik karşılığı bu çirkin laflar mı olacaktı? Saygısızlığını
arkadaşımın toyluğuna veriyorum. Asıl ben ona acıyorum, keşke bizim baktığımız
pencereden hayata bakabilse, o da mutlu olsa. Şimdi Firigya Cafe’ye gidiyorum
Armağan Beyciğim bahçede balık pişiriyormuş, Eziginin Günlüğü plağımı alıp bir sürpriz yapayım şunlara hahah,
hoşçakalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder