8 Ocak 2014 Çarşamba

Sebepsiz

  Bu eve ait değildim ama buz gibi bir kış günü önümde şarap varken kalkıp gidecek halim de yoktu. Usul usul yudumlanırken korktuğum an geldi sohbete başlandı.

  Hayaliniz nedir? diye soruldu, herkes tek tek cevap verdi. Ben, ölmek istiyorum dedim. Tüm bakışlar bana doğru yöneldi. Bazen ölmek isterim ne vardı bunda bu kadar şaşılacak anlayamadım.Gelecek için hayalim olmadığını anlamışlardı. Oysa ki günü gününe hayal kurarım ben , o gün ölmek istiyordum yalnızca.

 -Siz de bazen ölmek istemez misiniz bayan Sirena ? diye sordum.
-Saçmalama Naif bu yaşımda neden ölmek isteyeyim daha Venedik'e bile gitmedim dedi.
Venedik'te ne bok vardı ki.

   Ardından şu an nerede olmak isterdiniz sorusu geldi. Bir diğeri 69'yılında bir yerde olmak istediğinden bahsetti. Nereyi söyledi tam dinlemedim 69 deyince içten içe güldüm sadece. Geçmişi duyunca hemen atak yaptım. Bende eski dönemde yaşamak isterdim diye. Gözler yine üstüme belerdi. Hangi dönem dediler,  kılıçlı kalkanlı dedim. 1400, 1500, 1800 ne bileyim ne zamansa işte. O dönemde yaşamam için tam bir tarih ve sebep gerekiyormuş. Yani..mm.. diye biraz gevelediysem de sonuçta cevapsız kaldım. Şarabıma yönelip beni unutmalarını bekledim, düşünüyormuş gibi yaptım gözüm uzaklara daldı, nihayetinde unutuldum.

  Ertesi gün Frigya'ya döndüm. Can kardeşim Sucuk yine bizim kahvede oturuyordu.

 -Bir  çay da bana ver başkan !

  Sucuğa döndüm,
- Hacı ben evlenmeye karar verdim, dedim.
-Bir çeyrek takarım, dedi çayından bir fırt daha çekti.
 Sorgusuz sualsiz çeyrek takacaktı. Ben belki de üç kez evlenecektim, o üçünde de çeyrek takacaktı. Neden boşandığımı neden evlendiğimi sormadan, sebepsiz..
 Çayım geldi bir sigara yaktım ciğerlerim mutluluk doldu, ait olduğum yer burasıydı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder